TikTok’ta Dijital Dilencilik Tartışması: Platformun Politikaları ve Gerçeklik Arasındaki Çelişki

Giriş

Sosyal medya platformları, modern iletişim ve ekonomi dinamiklerini dönüştürerek bireylerin gelir elde etme yöntemlerini de değiştirmiştir. Çin merkezli sosyal medya devi TikTok, kısa video formatıyla dünya genelinde milyonlarca kullanıcıya ulaşmış ve özellikle genç nesiller arasında popülerlik kazanmıştır. Ancak, platformun sunduğu canlı yayın özelliği, son yıllarda “dijital dilencilik” olarak adlandırılan bir tartışmayı gündeme getirdi.

Dünya Gazetesi’nin haberine göre, İngiliz Observer gazetesinin Ocak-Nisan 2025 döneminde gerçekleştirdiği bir araştırma, TikTok’un algoritmalarının bu tür içeriklere destek verdiğini ve platformun bu yayınlardan elde edilen gelirin yaklaşık %70’ini komisyon olarak aldığını iddia etti. (Dünya Gazetesi, 2025). TikTok ise “sömürücü dilencilik” içeriklerine izin vermediğini ve katı kurallar uyguladığını savundu. Bu yazı, TikTok’taki dijital dilencilik fenomenini akademik bir perspektiften ele alarak, platformun politikaları ile uygulamaları arasındaki çelişkileri, çocukların bu süreçteki rolünü ve küresel etkilerini incelemeyi amaçlıyor.

Dijital Dilencilik Kavramı ve TikTok’un Canlı Yayın Sistemi

Dijital dilencilik, bireylerin veya grupların çevrimiçi platformlar üzerinden izleyicilerden maddi destek talep etmesi olarak tanımlanabilir. TikTok’un canlı yayın özelliği, kullanıcıların izleyicilerden sanal “hediyeler” almasına olanak tanır; bu hediyeler daha sonra “elmas” adı verilen birimler aracılığıyla paraya çevrilebilir. Platform, bu sistemin içerik üreticilerini desteklemek amacıyla tasarlandığını belirtse de, Observer’ın bulguları, bu mekanizmanın yoksul topluluklar ve çocuklar tarafından bir hayatta kalma stratejisi olarak kullanıldığını ortaya koymaktadır (Observer, 2025). Araştırma, Endonezya, Pakistan, Afganistan, Suriye, Mısır ve Kenya gibi ülkelerde ailelerin ve bireylerin ev ortamında dilencilik yaptığını ve bu yayınların TikTok algoritması tarafından öne çıkarıldığını göstermektedir.

TikTok’un politikalarına göre, canlı yayın açmak için kullanıcıların en az 18 yaşında ve 1000 takipçiye sahip olması gerekmektedir. Ayrıca, platform “çocukların sömürülmesi” veya “vulnerable bireylerin istismar edilmesi” gibi içeriklere izin vermediğini açıkça ifade etmektedir (TikTok Community Guidelines, 2025). Ancak, Observer’ın analiz ettiği videolarda, çocukların izleyicilerden “Lütfen bizi destekleyin, çok fakiriz” gibi ifadelerle yardım istediği ve bu yayınların uzun saatler boyunca devam ettiği gözlemlenmiştir. Bu durum, platformun kurallarının etkin bir şekilde uygulanmadığını ve denetim mekanizmalarının yetersiz olduğunu düşündürmektedir.

Çocukların Dijital Dilencilikteki Rolü

Observer’ın araştırması, TikTok canlı yayınlarında çocukların merkezî bir rol oynadığını ortaya koymaktadır. Bazı videolarda, çocuklar izleyicilerden sanal hediyeler için yalvarırken, diğerlerinde fiziksel sınırlarını zorlayan gösteriler sergilemekte veya uykusuz kalarak dikkat çekmeye çalışmaktadır. Örneğin, Afganistan ve Pakistan’da çekildiği düşünülen yayınlarda, çocukların yetişkinler eşliğinde dilendiği ve bu içeriklerin düzenli olarak farklı çocuklarla tekrarlandığı belirtilmiştir (Observer, 2025). Bu durum, bireysel bir çabadan ziyade organize bir yapının varlığına işaret etmektedir.

Birleşmiş Milletler Aşırı Yoksulluk ve İnsan Hakları Özel Raportörü Olivier de Schutter, bu bulguları “dijital yağma” olarak nitelendirerek TikTok’u sert bir şekilde eleştirmiştir. De Schutter, “İnsanların acılarından pay almak, dijital yağmadan başka bir şey değildir. TikTok’u, sömürücü dilencilikle mücadele için kendi kurallarını uygulamaya ve kırılgan topluluklardan aldığı payı yeniden değerlendirmeye çağırıyorum” demiştir (Observer, 2025). Çocukların bu tür içeriklerde yer alması, hem etik hem de hukuki açıdan ciddi sorunlar doğurmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kuruluşlar, çocukların ekonomik sömürüsünü yasaklayan düzenlemeler getirmiş olsa da, dijital platformlardaki bu tür faaliyetler henüz yeterince düzenlenmiş değildir (ILO, 2021).

TikTok’un Komisyon Politikası ve Ekonomik Boyut

TikTok’un canlı yayınlardan elde edilen gelirin %70’ine kadar komisyon aldığı iddiası, tartışmanın ekonomik boyutunu öne çıkarmaktadır. Observer’a göre, izleyicilerin gönderdiği sanal hediyelerin değeri “elmas” birimine çevrildikten sonra, bu miktarın büyük bir kısmı platform tarafından kesilmekte ve yayıncıya kalan pay bazen %30’a kadar düşmektedir (Observer, 2025). TikTok, komisyon oranlarının değişkenlik gösterdiğini ve yaklaşık %30’unun uygulama mağazası ücretleri ile ödeme sağlayıcı maliyetlerine gittiğini savunmaktadır. Ancak, bu oranların şeffaf bir şekilde açıklanmaması, platformun gelir modeline dair soru işaretleri yaratmaktadır.

Daha önceki araştırmalar da benzer bulgular sunmuştur. BBC’nin 2022 yılında Suriye’deki mülteci kamplarında gerçekleştirilen dilencilik yayınlarını incelediği çalışmada, TikTok’un hediyelerden %70’e varan kesintiler yaptığı rapor edilmiştir (BBC, 2022). Aynı şekilde, Al Jazeera’nın 2023 yılında Endonezya’daki yetimhanelerde uyuyan çocukları göstererek bağış toplayan yayınları belgeleyen araştırması, platformun bu tür içeriklerden “derin endişe” duyduğunu açıklamasına rağmen etkili bir önlem almadığını göstermiştir (Al Jazeera, 2023). Bu durum, TikTok’un gelir odaklı yaklaşımının, etik sorumluluklarının önüne geçtiği yönünde eleştirilere yol açmaktadır.

Platform Politikaları ve Uygulama Arasındaki Çelişki

TikTok, sömürücü dilencilik içeriklerine karşı katı kurallar uyguladığını ve ayda 4 milyondan fazla canlı yayını durdurduğunu iddia etmektedir (Dünya Gazetesi, 2025). Ayrıca, Observer tarafından bildirilen bazı hesapların kapatıldığı belirtilmiştir. Ancak, bu hesapların genellikle medya müdahalesinden sonra askıya alınması, platformun proaktif bir denetim mekanizmasından yoksun olduğunu düşündürmektedir. Örneğin, düzenli olarak farklı çocukları yayınlarında kullanan bir hesabın, şikâyetten yalnızca iki saat sonra askıya alındığı rapor edilmiştir; oysa daha önceki kullanıcı şikâyetleri sonuçsuz kalmıştır (Observer, 2025).

Bu çelişki, TikTok’un algoritmasının işleyişiyle de ilişkilendirilebilir. Araştırmalar, platformun içerik öneri sisteminin, izleyici ilgisini çekecek duygusal veya tartışmalı yayınları öne çıkardığını göstermektedir (Chen et al., 2023). Dijital dilencilik içeriklerinin algoritma tarafından desteklenmesi, TikTok’un hem trafik hem de gelir artışı sağlama hedefiyle uyumludur. Ancak, bu durum, platformun savunmacı söylemleriyle taban tabana zıt bir tablo çizmektedir.

Küresel Etkiler ve Düzenleyici Tepkiler

TikTok’taki dijital dilencilik tartışması, yalnızca platformun iç politikalarıyla sınırlı kalmamakta; küresel ölçekte yoksulluk, çocuk sömürüsü ve dijital etik gibi konuları da gündeme getirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik zorluklarla mücadele eden bireyler için TikTok, bir gelir kapısı olarak görülse de, bu süreçte çocukların ve savunmasız grupların istismar edilmesi ciddi bir insan hakları ihlali olarak değerlendirilmektedir. BM’nin bu konudaki eleştirileri, uluslararası toplumun TikTok gibi platformlara daha sıkı düzenlemeler getirmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Avrupa Birliği’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) gibi düzenlemeler, sosyal medya platformlarının çocuk güvenliği ve şeffaflık konularında daha fazla sorumluluk almasını talep etmektedir (European Commission, 2022). TikTok, bu yasalar kapsamında geçmişte para cezalarına çarptırılmış ve denetim altına alınmıştır. Ancak, dijital dilencilik gibi yeni ortaya çıkan sorunlar, mevcut düzenlemelerin yeterliliğini sorgulatmaktadır.

Sonuç

TikTok’taki dijital dilencilik tartışması, platformun ekonomik çıkarları ile etik sorumlulukları arasındaki derin bir çatışmayı gözler önüne sermektedir. Observer’ın bulguları, TikTok’un algoritmalarının bu tür içerikleri teşvik ettiğini ve platformun gelirinin büyük bir kısmını komisyon olarak aldığını ortaya koyarken, çocukların bu süreçte sömürülmesi ciddi bir etik kriz yaratmaktadır. TikTok’un katı kurallar uyguladığına dair söylemleri, uygulama pratikleriyle çelişmekte ve denetim mekanizmalarının yetersizliği dikkat çekmektedir. Bu durum, yalnızca TikTok’un değil, genel olarak sosyal medya platformlarının daha şeffaf ve sorumlu bir yönetim anlayışına ihtiyaç duyduğunu göstermektedir. Gelecekte, uluslararası düzenlemeler ve sivil toplum baskısının, bu tür sömürülerin önlenmesinde kritik bir rol oynaması beklenmektedir.

Kaynakça:

Al Jazeera. (2023): Exploitative Livestreaming in Indonesian Orphanages.

BBC. (2022): TikTok Profits from Livestreams of Families Begging.

Chen, L., et al. (2023): “Algorithmic Bias in Social Media Platforms.” Journal of Digital Ethics, 12(3), 45-67.

Dünya Gazetesi. (2025). TikTok’ta ‘Dijital Dilencilik’ Tartışması.

European Commission. (2022). Digital Services Act: Ensuring a Safe Online Environment.

ILO. (2021). Convention on Child Labour. International Labour Organization.

Observer. (2025). Profiting from Misery: How TikTok Makes Money from Child Begging Livestreams.

  • Related Posts

    One thought on “TikTok’ta Dijital Dilencilik Tartışması: Platformun Politikaları ve Gerçeklik Arasındaki Çelişki

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir