
Table of Contents
İstanbul’un Arnavutköy ilçesinde Sazlıdere Barajı yakınındaki Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) projesi için iş makineleri Nisan ayı başında çalışmalara başladı. Çalışmalarla ilgili görüntülerin sosyal medyada paylaşılması projeyi yeniden gündeme getirdi.
İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ), Sazlıdere Su Havzası’nın yapılaşmaya açılmasının, barajın 750 bin kişiye su sağlama kapasitesini riske attığını açıkladı.
İSKİ, barajın içme suyu maksadının kaldırıldığını ancak kendilerine bunun tebliğ edilmediğini bildirdi.
Kurum, su kaynağını korumak için “mevzuattaki tüm yetkilerini kullanacağını” duyurdu.
İnşaatlar, Mart ayında İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılan ve Silivri’deki Marmara Cezaevi’nde tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun da gündemindeydi.
İmamoğlu 17 Nisan’da, Kanal İstanbul Projesi kapsamında 24 bin konut inşaatına başlandığını öne sürdü.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, 24 Nisan’da TV100 kanalına verdiği demeçte, konutların Sazlıdere Barajı ile “hiçbir ilgisi olmadığını” söyledi.
“Baraj yerinde duruyor, dileyen gidip görebilir” diyen Kurum, “su kaynaklarına zarar vermeden hareket ettiklerini” belirtti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da projenin Kanal İstanbul ile ilgili olduğu iddialarını yalanladı.
BBC Türkçe, Sazlıdere Barajı’nın neden tartışıldığını araştırdı ve önemini uzmanlara sordu.
Sazlıdere’deki konut projesiyle ilgili neler biliniyor?
Çevre, Şehir ve İklim Değişikliği Bakanlığı 250 bin sosyal konut projesi kapsamında İstanbul Arnavutköy’de 28 binden fazla konut yapmayı planlıyor.
Projeye, İstanbul’da aylık hane halkı geliri 18 bin lirayı geçmeyenler başvurabiliyor.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Ajansı, proje kapsamında imar planlarının 3 etap hâlinde 2021’de, 26 Aralık 2024’te ihalelerin yapılmaya başlandığını açıkladı
Proje, Arnavutköy’deki Kanal İstanbul projesi güzergahında bulunan “Yenişehir Rezerv Yapı Alanı”nda yer alıyor.
Sazlıdere Barajı’nın çevresinin de dahil olduğu rezerv alanın imar planlarıyla ilgili olarak hükümet ile İBB, sivil toplum kuruluşları ve kent halkı arasındaki yasal mücadele sürüyor.
Son olarak Aralık ayında İstanbul 5. İdare Mahkemesi, Kanal İstanbul Projesi’ne ilişkin alınan rezerv alan ilanı ve 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planı değişikliği kararlarının iptaline karar vermişti.
Bakanlık yeni imar planlarını Şubat ayında askıya çıkardı.
Bunun ardından İSKİ ve İstanbul Gaz ve Doğalgaz Dağıtım AŞ (İGDAŞ), Kanal İstanbul güzergâhında abonelik hizmeti verilmeyeceğini duyurdu.
İSKİ’nin açıklamasında bölgenin İstanbul’un en önemli içme suyu kaynaklarından biri olan Sazlıdere Barajı ve çevresindeki içme suyu havzalarında kaldığı belirtildi.
Sazlıdere Barajı risk altında görülen su kaynaklarından
Kanal İstanbul Projesi’yle ilgili başlıca itirazlardan biri, projenin İstanbul’un su kaynaklarını tehdit ettiği yönünde. Kanalın güzelgahındaki Sazlıdere Barajı da risk altında görülen su kaynaklarından.
İSKİ’ye göre Nisan ayında İstanbul’a günde ortalama 3 milyon metreküpten fazla içme suyu sağlandı.
Bunun yaklaşık üçte ikisi Melen ve Yeşilçay’dan, üçte biri de İstanbul’daki barajlardan sağlandı.
İSKİ verilerine göre Sazlıdere’den yıllık ortalama 55 milyon metreküp su verimi alınıyor.
Baraj, TOKİ inşaatıyla yeniden gündeme geldi.
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM) 25 Nisan’da, Sazlıdere’nın tehdit edildiği iddialarıyla ilgili açıklamasında, Sazlıdere Barajı’nın Kanal İstanbul Projesi içinde kalan kısmında su kaybının İstanbul’a etkisinin yüzde 3 seviyesinde olduğunu söyledi.
Bazı uzmanlarsa bu kaybın önemsiz olmadığı; İstanbul’da öncelikle özellikle Avrupa yakasındaki su kaynaklarının korunması gerektiği görüşünde.
‘Avrupa Yakası’nda nüfus daha yoğun ancak su kaynakları daha az’
BBC Türkçe‘ye konuşan su politikaları üzerinde çalışan Hidropolitik Akademi’nin direktörü Dursun Yıldız, “İstanbul’da suya ihtiyaç duyulan bölgeler genellikle Avrupa Yakası’nda çünkü burada nüfus daha yoğun ancak su kaynakları daha az” diyor.
Yıldız, Trakya Bölgesi’nin “halihazırda kuraklıkla savaştığına” dikkat çekiyor, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda su kaynaklarının iyi yönetilmesini ve nüfusunun azaltılmasına yönelik tedbirler alınmasını tavsiye ediyor.
İstanbul’un su ihtiyacının büyük bölümünün Melen Projesi ile Düzce’den gelmesi de kırılganlık olarak görülüyor.
BBC Türkçe‘nin sorularını yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi’nden Su Yönetimi Uzmanı Dr. Akgün İlhan, “Burayı etkileyecek bir kuraklık, Melen Çayı’nın suyunun azalması anlamına gelecektir. Üstelik Melen Barajının inşası tamamlanamadığı için suyu biriktiremediğimizden sürekli hazır bekleyen bir su kaynağından da bahsedemiyoruz” diyor.
Dr. Akgün İlhan, İstanbul’un su ihtiyacının neredeyse yarısını “riskli su kaynağından karşılayacağı varsayımıyla hareket etmesinin, su konusundaki kırılganlığını” artırdığını savunuyor. İlhan’ın bir de uyarısı var:
“Özellikle de kuraklık ve deprem gibi afetler yaşandığında bu kırılganlık daha da artacak.”
Ömerli Barajı çevresinde etkisi ne oldu?
İçme suyu havzaları, özel koruma alanları olarak tanımlanıyor. Bu alanlarda yapılaşma Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği kapsamında düzenleniyor. Alanın en yakınından uzağına korumanın seviyesi değişiyor.
Örneğin en yakındaki mutlak koruma alanlarında kesinlikle yapılaşmaya izin verilmiyor.
Mesafe arttıkça izin verilen yapı biçimleri ve faaliyetler çeşitleniyor ancak yine de bunlar sıkı koşullara bağlı.
Dr. Akgün İlhan, pratikte koruma kararlarının “bazen gevşetilebildiğini veya göz ardı edilebildiğini” söylüyor. “Sorunlar da o zaman başlıyor” diye ekliyor.
İlhan, bu alanların yerleşime açılması sonucu evlerden gelen atıklar, otkıran ve böcekkıran gibi tarımsal zehirler ve sanayi sızıntılarının suya karışabileceği uyarısında bulunuyor.
KAYNAK: BBC TÜRKÇE