VATİKAN DUYURDU: PAPA FRANCESCO 88 YAŞINDA HAYATINI KAYBETTİ

Vatikan, Papa Francesco’nun hayatını kaybettiğini duyurdu.

Katoliklerin ruhani lideri, Şubat ayından bu yana sağlık sorunları yaşıyordu.

Vatikan’dan yapılan duyuruda, “Bu sabah saat 07:35’te , Roma Piskoposu Francesco, Baba’nın evine döndü. Tüm hayatı Tanrı’ya ve Kilisesi’ne hizmet etmeye adanmıştı” denildi.

BBC muhabiri Davide Ghiglione, Aziz Petrus Meydanı’nda toplanan bazılarının ağladığını gördüğünü aktarıyor.

Papa, 14 Şubat’ta zatürre teşhisiyle hastaneye kaldırılmıştı.

Beş hafta kadar hastanede tedavi gördükten sonra 23 Mart’ta taburcu edilmişti.

Hastanede iki kez ciddi ölüm riski yaşadığı açıklanan Papa’nın taburcu edilirken de tam olarak iyileşmediği, en az iki ay daha nekahat sürecine ihtiyaç duracağı bildirilmişti.

Papa Roma’daki Gemelli Hastanesi’nden Vatikan’da konakladığı Santa Marta Konukevi’ne döndükten sonra birkaç kez dışarı çıkmış, konuşmakta ve nefes almakta güçlük çektiği görülmüştü.

2013 yılından bu yana bu makamda olan Francesco, 1000 yılı aşkın süredir Vatikan’ın başına Avrupa dışından seçilen ilk lider, ilk Latin Amerikalıydı.

Papa son kez 20 Nisan’da Paskalya Bayramı kutlaması için Aziz Petrus Meydanı’nda toplananları selamlamıştı.

Tekerlekli sandalye ile balkona çıkarılan Francesco, kalabalığa el sallayarak, “Sevgili kardeşlerim, Paskalya Bayramınız kutlu olsun” mesajı vermişti.

Son hitabında, Gazze ile ilgili mesajlar verdi ve bölgede “acınası bir insani durum” yaşandığını ifade etti, rehinelerin serbest bırakılması çağrısı yaptı. Ukrayna için de mesaj verdi ve tüm tarafların barış çabalarını sürdürmelerini istedi.

Papa bu selamlama öncesinde, ailesiyle birlikte Roma’yı ziyaret eden ABD Başkan Yardımcısı JD Vance ile kısa bir özel görüşme yapmıştı. Vance 35 yaşında vaftiz olarak Katolikliğe geçmişti.

Papa seçildikten sonra Francesco ismini alan din adamı, Jorge Mario Bergoglio ismiyle 17 Aralık 1936’da dünyaya gelmişti.

Papalık makamının boş olduğu anlamına gelen sede vacante döneminde Vatikan’ın idari işlerini Camerlengo (baş mabeyinci) Kardinal ABD’li Kevin Farrell yürütecek.

Yeni Papa seçimi, mevcut 252 Katolik kardinal arasından oy verme hakkına sahip, 138 kardinal tarafından yapılacak.

‘Her açıdan bir halk adamıydı’

Papalık makamının boş olduğu anlamına gelen sede vacante döneminde Vatikan’ın idari işlerini Camerlengo (baş mabeyinci) Kardinal ABD’li Kevin Farrell yürütecek.

Yeni Papa seçimi, mevcut 252 Katolik kardinal arasından oy verme hakkına sahip, 138 kardinal tarafından yapılacak.

Dünya liderleri ve başkentlerinden Francesco için taziye mesajları veriliyor.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron mesajında Papa Francesco’nun “her zaman en savunmasız durumdakilerin yanında olduğunu” ifade ederken, Hollanda Başbakanı Dick Schoof da Papa’nın “her açıdan bir halk adamı” olduğunu belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin adına Kremlin’den yayımlanan taziye mesajında, Papa Francesco için “en yüksek insanlık ve adalet değerlerinin savunucusu” ifadelerini kullanıldı.

Ukrayna lideri Volodimir Zelenskiy de mesajında, Francesco’nun, “Umut vermeyi, dua yoluyla acıları dindirmeyi ve birlik sağlamayı bildiğine” işaret etti.

Beyaz Saray’ın resmi X hesabından da “Rahat uyu Papa Francesco” mesajı paylaşıldı.

Cenaze töreni nasıl yapılacak?

Tören, Vatikan’ın en kıdemli kardinali Kevin Farrell’in “ölümün onaylanması ayini”ne başkanlık etmesi ve naaşın tabuta koyulmasıyla başlayacak.

Papa Francesco’nun cenazesi de önceki papalara kıyasla daha sade olacak.

Defin işleminden önce papanın naaşı Vatikan’daki San Pietro Bazilikası’nda ziyarete açılacak. Eskiden olduğu gibi naaş tabutsuz olarak ve yüksek bir katafalkta değil, tabutun içinde sergilenecek.

Defin de Roma topraklarındaki Santa Maria Maggiore Bazilikası’nda yapılacak.

1914’ten bu yana tüm papalar, Vatikan’daki San Pietro Bazilikası’nın altındaki “Vatikan Mağaralarına” gömülmüştü.

Kiliseyi nasıl değiştirdi?

Kendisinden önceki iki papa gibi Francesco da kilisenin yönetiminde olduğu dönemde ortaya çıkan cinsel taciz skandalları ve bunlara nasıl karşılık verdiğiyle sınandı.

Kilise içindeki cinsel tacizler ve pedofili skandalları nedeniyle defalarca af dilese de zaman zaman bu konuda icraattan çok söz üretmekle suçlandı.

Örneğin Şili’de cinsel taciz vakalarını örtbas etmekle suçlanan Piskopos Juan Barros’u önce hakkında delil olmadığını söyleyerek savundu, ardındansa hata yaptığını kabul etti ve Barros’u görevden aldı.

Katolik Kilisesi’nin ABD’deki en önemli isimlerinden biri olan Kardinal Theodore McCarrick’in pedofili suçlamaları nedeniyle istifaya zorlanması da kaydadeğer bir adımdı.

Cinsel taciz vakalarını ve bu vakaların üzerinin örtülmesi girişimlerini ihbar etme zorunluluğu getiren düzenlemeler de onun döneminde yapıldı.

Ancak taciz mağdurları ve aktivistler, bu alanda yapılan reformların etkisinin kısıtlı olduğunu, mutlak gücü elinde bulunduran bir papanın daha fazlasını yapabileceğini vurguluyor.

Cinsel hayata ‘takıntılı’ kiliseye karşıydı

İnananların özel hayatları, cinsel yaşamları üzerinden kontrol altına alınmasına “takıntılı” bir kilise istemiyordu.

Göreve gelmesinden birkaç ay sonra, Eylül 2013’te Cizvit tarikatının dergisi Civilta’ Cattolica’ya yaptığı açıklamada kürtaj, eşcinsellik, doğum kontrolü gibi temalardaki öğretilerin “takıntılı biçimde empoze edilmesine” karşı çıktı.

“En büyük günahlar bedenin günahları değildir. En büyük günahlar ruhun günahlarıdır: gurur, nefret gibi” diyordu.

Temmuz 2013’te Brezilya seyahatinden dönüşte uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken sarf ettiği sözler tarihe geçti: “Bir kişi eşcinselse ve Tanrı’yı arıyorsa, iyi niyetliyse, ben kimim ki onu yargılayayım?”

LGBT bireylerin kiliseden dışlanmaması mesajlarını 2023 sonunda resmi bir belgeye döktü. Eşcinsel birliktelik yaşayanlar, boşanıp yeniden evlenmiş olanlar gibi “kural dışı” çiftlerin de kilisede kutsanmasına onay veren bir belge yayımladı.

Öte yandan, özellikle kürtaj konusunda Katolik Kilisesi’nin klasik öğretilerinden uzak değildi. Kürtajın cinayet olduğunu söylüyor, kürtaj yapan hekimleri de “kiralık katiller” diye niteliyordu.

‘Merhamet devrimi’ çağrısı

Dünyanın bir merhamet devrimine ihtiyacı olduğunu söylüyor, “Eğer her birimiz her gün bir merhamet eylemi yaparsak dünyada bir devrim gerçekleşmiş olacaktır” diyordu.

Dindeki cezalandırıcılık-bağışlayıcılık kavramlarına bakışını, “Ben cehennemi boş düşünmekten hoşlanıyorum, umarım gerçekten öyledir” diye özetliyordu.

Verdiği reform ve yenilik umutlarının bazen somut adımlarla gerçeğe dönüşmekte yetersiz kalması ilerleme yanlılarını gücendirdi. Bu kanadın yetersiz bulduğu reformlar ise muhafazakarları öfkelendirmeye yetti.

Papa Meclisi kadınlara açtı

Papa Francesco dönemi, İkinci Vatikan Konsili’nin devamı olarak da yorumlanabilir.

1962-1965 tarihli İkinci Vatikan Konsili’nin getirdiği yenilik ve reformlara direniş gösteren muhafazakar kesimle mücadele ederken bir yandan da bu kanadın gerçek bir bölünmeye yol açmasının önüne geçmeye çalıştı.

Kendisine bir grup kardinalden oluşan bir danışma konseyi kurarak, dini meclis toplantısını (sinod) aralarında kadınların da yer aldığı sivillere de açarak, “Roma Divanı” denilen Vatikan yönetimini yeniden düzenleme adımları atarak, Vatikan bankası ve ekonomisiyle ilgili soruşturmalar ve şeffaflık amaçlı yeni mevzuatlar getirerek, bakanlık seviyesinde bir pozisyona ilk kez bir kadını atayarak Vatikan içinde taşları yerinden oynattı.

Katolik Kilisesi’nin katı ahlaki öğretilerinde ısrar etmemesi, çevre ve iklim gibi tüm dünyayı ilgilendiren sorunlara vurgu yapması, sosyal adaletsizliği ve kapitalizmi eleştirmesi, göçmenlere kucak açılması çağrısı, dinler arası diyaloğa verdiği önem, din adamlarına fakir bir yaşam öğütlemesi bir kesimi rahatsız etti.

Aşırı muhafazakar, gerici kanattan Papa’ya “deccal”, “kafir” yakıştırmaları, “Komünist Papa” benzetmeleri geldi.

Kendisi ise Avrupa kıtası dışından olmasının da etkisiyle, dünyanın merkezinin burası olmadığı, “kenar mahallelerin” de ilgiyi hak ettiğini özellikle vurguladı.

Bu kenar mahallelere, toplum dışına itilmiş, marjinalleştirilmiş, bu zamana kadar kilise tarafından dışlanmış grupları da dahil etti.

Papa olarak ilk ziyaretini Temmuz 2013’te, göçmen trajedisinin yaşandığı İtalya’nın Lampedusa adasına yaptı.

Ağustos 2023’te Portekiz’de gençlere hitap ettiği konuşmasında sloganlaştırdığı “Herkes, herkes, herkes” mesajı, bu bakış açısının ürünüydü.

Kilisenin herkese kucak açmasını öğütlüyordu: “Kilisede herkese yer var, yer yoksa da açmalıyız; hata yapanlar, düşenler veya mücadele edenlere de yer açmalıyız.”

İslam’la diyalog

Diğer Hristiyan mezhepleriyle ve farklı dinlerle diyalog da Papa Francesco’nun önceliklerindendi.

Fener Rum Patriği Bartholomeos’la yakın ilişkisinin yanı sıra, Moskova Patriği Kirill ile de yakınlaşmaya önem verdi. İki lider 2016’da Küba’da buluştu. Bu buluşma, yaklaşık 1000 yıllık ayrılığın ardından ilk kez bir Papa ile Rus Ortodoks Kilisesi Patriği’nin bir araya gelmesi açısından tarihi öneme sahipti.

İslam diniyle diyaloğu geliştirme çabaları kapsamında Şubat 2019’da “Dinler Arası Buluşma” konferansına katılmak için Birleşik Arap Emirlikleri’ne giderek Arap Yarımadası’nı ziyaret eden ilk papa oldu.

Burada, Sünni İslam’ın başlıca referans noktası olarak görülen El Ezher Üniversitesi rektörü Şeyh Ahmed El Tayyib’le birlikte “Dünya Barışı ve Birlikte Yaşam İçin İnsanların Kardeşliği Belgesi” adlı bir ortak deklarasyona imza attı.

Kendisinden önceki papa Ratzinger’in İslam peygamberine hakaret etmekle suçlanmasına yol açan 2006 tarihli Regensburg konuşması örneğine karşılık Papa Francesco, “önce iğneyi kendimize batıralım” tutumunu benimsedi.

Regensburg konuşmasının açtığı uçurumun bilinciyle İslam dünyasıyla ilişkileri onarmaya ve Müslüman çoğunluklu bölgelerdeki Hıristiyan azınlıkları tehlikeye atmamaya özen gösterdi.

“Haçlı Seferleri gibi, inancını elinde bayrak olarak taşıyıp din yaymaya gitmenin hatalı olduğunu” söyledi.

Ocak 2015’te, Paris’te Charlie Hebdo dergisine düzenlenen saldırıyı yorumlarken “Hiç kimse din adına, Tanrı adına başkalarına zarar veremez, savaşamaz, öldüremez. (Paris’te) yaşananlar bizi şimdi şoke ediyor ama kendi tarihimize bakalım, din adına ne kadar çok savaş yaptık! Biz de bu konuda günah işledik. Ama Tanrı adına cinayet işlenemez, bu dinden sapmadır” dedi.

Ardından da “Provokasyon yapmak, başkalarının inancına hakaret etmek doğru değil” diyerek tartışma yaratan “Anneme küfredeni yumruk bekler” çıkışını yaptı.

Türkiye ile ‘soykırım’ krizi

Papa Francesco’nun Türkiye ile ilişkiler açısından en dikkat çeken çıkışlarından biri ise Ermeni soykırımı konusunda oldu.

Nisan 2015’te Vatikan’daki San Pietro Bazilikası’nda “Ermeni şehitliğinin 100. yılı için kutsal ayin” düzenleyen Papa burada “soykırım” sözcüğünü kullanınca Türkiye ile Vatikan arasında diplomatik kriz yaşandı.

Türkiye’de iktidarın sert tepkisini çeken sözler şöyleydi:

“İnsanlık geçen yüzyılda benzeri görülmemiş üç büyük trajedi yaşadı: Birincisi, genel olarak ’20. yüzyılın ilk soykırımı’ olarak kabul edilen trajediydi: bu, Katolik ve Ortodoks Süryaniler, Asuriler, Keldaniler ve Rumlarla birlikte, ilk Hıristiyan ulus olan siz Ermeni halkını vurdu. Piskoposlar, rahipler, din görevlileri, kadınlar, erkekler, yaşlılar ve hatta savunmasız çocuklar ve hastalar bile öldürüldü.

“Diğer ikisi Nazizm ve Stalinizm tarafından gerçekleştirilenlerdi. Ve yakın zamanda Kamboçya, Ruanda, Burundi ve Bosna’dakiler gibi diğer kitlesel kıyımlar… Öyle görünüyor ki insanlık ailesi, terör yasasının yol açtığı hatalardan ders almayı reddediyor; ve bugün bile kimilerinin yardımıyla, kimilerinin de işbirlikçi bir sessizlikle seyirci kalmasıyla kendi türünü ortadan kaldırmaya çalışanlar var.”

  • Related Posts

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir