Maliyette Rekabet 10 Yıl Geriledi

Maliyette Rekabet 10 Yıl Geriledi

Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik başarılarını sürdürebilmesi ve küresel pazarda rekabet avantajı elde edebilmesi için maliyet bazlı rekabet gücü kritik bir göstergedir. Türkiye’nin, özellikle ihracat odaklı büyüme stratejilerinde bu gücün önemli bir rol oynadığı bilinen bir gerçektir. Ancak, son dönemde yapılan araştırmalar ve analizler, Türkiye’nin maliyet bazlı rekabet gücünün ciddi bir gerileme içinde olduğunu ortaya koyuyor. Bu durum, özellikle 2022 yılından itibaren belirgin hale gelmiş ve 2025 ilk çeyreğinde, 10 yıl öncesinin seviyelerine gerilemiş durumda. Bu makalede, TÜSİAD’ın “Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi” çalışmasına dayalı olarak, Türkiye’nin rekabet gücündeki erozyonu, nedenleri ve olası sonuçlarını detaylıca inceleyeceğiz.

1. Türkiye’nin Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi ve Çalışmanın Önemi

1.1 TÜSİAD ve Endeks Çalışması

Türkiye Sanayici ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), ekonominin gerçek dinamiklerini ve uluslararası rekabet koşullarını anlamak amacıyla yeni bir endeks geliştirdi: Maliyet Bazlı Rekabet Gücü Endeksi (TÜSİAD-RGE). Bu endeks, Türkiye’deki imalat sanayinde kullanılan girdilerin maliyetlerini, zaman içindeki değişimini ve bunların rakip ülkelerle karşılaştırmasını ölçen kapsamlı bir göstergedir. Bu çalışma, ilk kez kamuoyunun dikkatine sunulmakta olup, hem politika yapıcılar hem de sektör temsilcileri için önemli bir referans kaynağıdır.

1.2 Endeksin Amacı ve Kapsamı

TÜSİAD-RGE, Türkiye’nin maliyet yapısındaki değişimleri ve bu değişimlerin uluslararası rekabet açısından ne anlama geldiğini analiz ederek, ülkenin küresel pazarda ne kadar avantajlı veya dezavantajlı olduğunu ortaya koymayı amaçlar. Endeks, özellikle üretim maliyetleri, iş gücü maliyetleri, enerji fiyatları ve finansman maliyetleri gibi temel girdilerin zaman içindeki seyriyle, bu girdilerin rakip ülkelerle karşılaştırmasını yapar. Bu sayede, Türkiye’nin rekabetçiliğine doğrudan etkisi olan bu faktörlerdeki gelişmeler net biçimde görülebilir.

Maliyette Rekabet 10 Yıl Geriledi
Maliyette Rekabet 10 Yıl Geriledi

2. Türkiye’nin Rekabet Gücündeki Erimenin Güncel Durumu

2.1 2025 İlk Çeyrek Sonuçları

Çalışmanın 2025 ilk çeyrek verileri, Türkiye’nin maliyet bazlı rekabet gücünün ciddi bir gerileme içinde olduğunu gözler önüne seriyor. Endeks değeri, bu yılın ilk çeyreğinde 86,1 olarak ölçüldü. Bu rakam, 2015 yılındaki seviyelerin oldukça altında ve 10 yıl öncesine göre ciddi bir düşüşü temsil ediyor. Bu durum, Türkiye’nin üretim maliyetleri ve rekabet avantajının sürdürülebilirliğinin sorgulanmasına neden oluyor.

2.2 Endeksin Yıllık ve Güncel Gelişimi

Endeks, 2022’den bu yana sürekli bir düşüş eğiliminde. Bu yılın ilk çeyreğinde, endeksin yıllık bazda yüzde 8,9 oranında gerilediği görüldü. Bu düşüşün temel nedenleri ise çeşitli maliyet kalemlerindeki artışlar ve enerji fiyatlarındaki değişimlerdir. Özellikle, ara malı maliyetleri 4,8 puanlık, iş gücü maliyetleri 3,2 puanlık ve finansman maliyetleri 0,9 puanlık artışlar, toplamda endeksin gerilemesine katkı sağladı.

2.3 Enerji Fiyatlarının Rolü

İki son çeyrekte enerji fiyatlarında görülen gerileme, rekabet gücü üzerinde sınırlı da olsa pozitif bir etki yaptı. Enerji maliyetlerindeki düşüş, özellikle sanayi ve üretim sektörlerinde maliyetleri hafifletmiş olsa da, genel maliyet yapısında ciddi bir iyileşme sağlanamadı. Bu da, enerji fiyatlarındaki hareketliliğin, toplam maliyet yapısında belirleyici olmadığını gösteriyor.

3. Maliyet Kalemlerine Göre Değişim ve Rekabet Gücü

3.1 İş Gücü ve Ara Malı Maliyetleri

Çalışma, 2025 ilk çeyreğinde Türkiye’deki maliyet gelişmelerinin, ülkeler arası karşılaştırmada önemli bir kırılma noktası olduğunu ortaya koyuyor. İş gücü maliyetleri, rakip ülkelerin seviyelerine göre sınırlı bir miktar altında seyrediyor. Aynı zamanda, ara malı maliyetleri de rakiplerin biraz üzerinde. Bu durum, Türkiye’nin üretim maliyetlerinin, küresel standartlara yakın olsa da, uzun vadeli rekabet avantajını zayıflatıyor.

3.2 Finansman Maliyetleri ve Enerji

Finansman maliyetleri yavaşlama eğilimi gösterse de yüksek seviyede kalmaya devam ediyor. Bu durum, özellikle yüksek borçlanma maliyetleri ve finansman kaynaklarının erişilebilirliği açısından önemli. Enerji maliyetleri ise belirgin bir azalmayla, yaklaşık 10-15 puan avantaj sağladı Türkiye’ye. Ancak, bu avantaj, diğer maliyet kalemlerindeki artışlar karşısında yeterli olmuyor.

3.3 Maliyet Kalemlerindeki Güncel Durum ve Kıyaslamalar

İşte bu maliyet kalemlerindeki gelişmeler, 2025’in ilk çeyreğinde Türkiye ile rakip ülkeler arasındaki maliyet farklarını şu şekilde ortaya koyuyor:

  • Ara Malı Maliyeti: Yaklaşık 15 puan fark
  • İş Gücü Maliyeti: Yaklaşık 40 puan fark
  • Finansman Maliyeti: Yaklaşık 240 puan fark
  • Enerji Maliyeti: Yaklaşık 10-15 puan avantaj

Bu sayısal veriler, Türkiye’nin maliyet avantajını kaybettiğini ve hatta bazı kalemlerde dezavantajlı duruma geçtiğini gösteriyor.

4. Türkiye’nin Rekabet Gücü ve Geleceğe Yönelik Değerlendirmeleri

4.1 Ekonomik Potansiyel ve Dış Ticaret

TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, Türkiye’nin potansiyelinin çok daha yüksek olduğunu ve bu potansiyeli doğru politikalar ve alanlara yatırımlar yaparak kullanabileceğimizi belirtiyor. 2024 itibarıyla, ülkenin dünya ihracatındaki payı yüzde 1,08 seviyesinde. Bu oran, gelişmiş ekonomilere kıyasla oldukça düşük ve artırılması gereken bir alan olarak dikkat çekiyor.

4.2 Stratejik Politikalar ve Yatırımlar

Turan, dış ticareti ve maliyet süreçlerini doğru analiz etmenin önemine vurgu yapıyor. Rekabet koşullarını doğru teşhis ederek, doğru politikalar geliştirilmediği takdirde, Türkiye’nin küresel pazarda avantaj kaybetmeye devam edeceğine dikkat çekiyor. Bu noktada, pazar payını artırmak ve maliyetleri yönetmek için yeni stratejiler geliştirilmelidir.

4.3 İş Gücü Verimliliği ve Sektörel Gelişmeler

İş gücü verimliliği, gelişmiş ülkelerle kıyaslandığında Türkiye’de nispeten düşük kalmaya devam ediyor. Bu da, ihracatçı sektörlerde maliyetleri artıran ve rekabet gücünü zayıflatan önemli bir faktör. Çalışmanın verimlilik göstergelerine göre, 2024 ve 2025 döneminde, sektörlerin verimlilik gelişimi rakip ülkelerin altında kalmaya devam ediyor. Bu durum, sektörlerin küresel rekabette dezavantajlı hale gelmesine neden oluyor.

5. Türkiye’nin Rekabet Gücünü Artırmak İçin Çözüm ve Politika Önerileri

5.1 Makroekonomik İstikrar ve Maliyetlerin Kontrolü

İlk adım olarak, makroekonomik istikrarın sağlanması ve enflasyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Enflasyon yükseldiğinde, maliyetler artar ve rekabet gücü olumsuz etkilenir. Ayrıca, enerji maliyetlerinin kontrolü ve enerji verimliliğine yönelik yatırımlar, maliyetleri azaltmak açısından kritik öneme sahiptir.

5.2 İş Gücü ve Verimlilik Artırma

İş gücü verimliliğinin artırılması, Türkiye’nin uzun vadeli rekabet avantajını güçlendirecek temel unsurlardan biridir. Bu amaçla, eğitim ve mesleki gelişim programlarına yatırım yapılmalı, teknolojik altyapı ve otomasyon uygulamaları teşvik edilmelidir.

5.3 Ar-Ge ve Teknoloji Yatırımları

Yüksek katma değerli üretim ve inovasyon, maliyet avantajını korumanın anahtarıdır. Ar-Ge’ye yapılan yatırımlar, yeni teknolojilerin geliştirilmesi ve üretim süreçlerinin optimize edilmesiyle maliyetleri düşürebilir.

5.4 Uluslararası İşbirliği ve Pazar Çeşitlendirme

Türkiye’nin küresel pazarda daha güçlü yer alabilmesi için, yeni pazarlara açılma ve mevcut pazarlarda derinleşme stratejileri benimsenmeli. Ayrıca, uluslararası işbirlikleri ve serbest ticaret anlaşmaları, maliyetleri azaltmada önemli rol oynar.

6. Sonuç: Türkiye’nin Rekabet Gücü ve Geleceği

Türkiye’nin maliyet bazlı rekabet gücü, 2022’den itibaren ciddi bir erozyon yaşadı ve 2025’in ilk çeyreğinde, 10 yıl öncesinin seviyelerine geriledi. Bu durum, ihracatçıların ve sanayicilerin önünde yeni zorluklar ve fırsatlar ortaya çıkarıyor. Ekonominin potansiyeli yüksek olmasına rağmen, doğru politikalar ve stratejilerle maliyetleri kontrol altına almak, verimliliği artırmak ve teknolojiyi entegre etmek, Türkiye’nin küresel pazarda yeniden avantajlı konuma gelmesini sağlayabilir.

İleriye dönük, sürdürülebilir büyüme ve rekabet avantajı için, sadece maliyetleri değil, aynı zamanda inovasyon, verimlilik ve pazar çeşitlendirmesini de temel alan bütünsel politikalar geliştirilmelidir. Bu, Türkiye’nin küresel ekonomide güçlü ve dirençli bir aktör olmaya devam etmesi için kaçınılmazdır.

  • Editörün Seçimi

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir