Avrupa Çiftçileri Yeniden Ayakta: Mercosur Anlaşması ve Tarım Sektörünün Geleceği

Avrupa’nın çiftçi topluluğu, geçtiğimiz Ocak ayındaki büyük çaplı protestoların üzerinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra yeniden harekete geçti. Avrupa Birliği (AB) ile Mercosur (Güney Amerika Ortak Pazarı) ülkeleri arasında uzun süredir devam eden serbest ticaret anlaşması müzakerelerinin son aşamaya gelmesi, çiftçilerin tepkisini ateşledi. Özellikle Fransa, Avrupa’nın tarım devi ve Ortak Tarım Politikası’nın (CAP) en büyük yararlanıcısı olarak bu protestoların öncüsü konumunda. Ancak bu anlaşma, sadece Fransa’yı değil, tüm Avrupa’yı derinden etkileyen bir tartışma konusu haline geldi.

MERCOSUR
AVRUPA ÇIFTÇILERI YENIDEN AYAKTA: MERCOSUR ANLAŞMASI VE TARIM SEKTÖRÜNÜN GELECEĞI 3

Mercosur anlaşması, 25 yıl önce başlayan ve AB ile Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay ve Bolivya gibi Güney Amerika ülkelerini kapsayan bir serbest ticaret anlaşması. Yaklaşık 800 milyon insanı ilgilendiren bu anlaşma, 40-45 milyar Euro’luk bir ticaret hacmini kapsıyor ve Brüksel’in bugüne kadar imzaladığı en büyük anlaşmalardan biri olarak görülüyor.

AB Komisyonu, anlaşmayı nihayete erdirmek için yoğun bir çaba içinde. Anlaşmanın, önümüzdeki günlerde Brezilya’daki G20 zirvesinde ya da 5-6 Aralık’ta Uruguay’ın Montevideo kentinde düzenlenecek Mercosur zirvesinde tamamlanması hedefleniyor. Ancak, anlaşmanın yürürlüğe girmesi için uzun bir onay süreci gerekiyor. Bu süreç, AB Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve hatta bazı durumlarda ulusal parlamentoların onayını gerektiriyor. Ulusal parlamentoların veto hakkı bulunurken, anlaşmanın “iş birliği” kısmı ayrıştırılırsa, nitelikli çoğunlukla (en az 15 ülkenin ve AB nüfusunun %65’ini temsil eden ülkelerin onayı) daha hızlı bir onay süreci mümkün olabilir.

Çiftçilerin Öfkesi: “Adaletsiz” Bir Anlaşma

Avrupalı çiftçiler, özellikle Fransızlar, bu serbest ticaret anlaşmasını “adaletsiz” buluyor ve şiddetle karşı çıkıyor. Anlaşma, “yeni nesil” bir ticaret anlaşması olarak tanımlansa da, uzun yıllar süren müzakereler nedeniyle çevre ve sosyal standartlara ilişkin “ayna maddeler” (mirror clauses) içermiyor. Bu maddeler, AB’nin ithal ürünlere kendi standartlarını dayatmasını sağlayarak eşit bir rekabet ortamı yaratmayı amaçlıyor. Ancak Mercosur anlaşmasında bu tür koruyucu maddelerin eksikliği, Avrupalı çiftçilerin tepkisini çekiyor.

Çiftçiler, sığır eti, kümes hayvanları, şeker ve bal gibi ürünlerde gümrük tarifelerinin düşürülmesinin, Avrupa tarım sektörünü ciddi şekilde tehdit edeceğini savunuyor. Brezilya ve Arjantin gibi tarım devleri, düşük üretim maliyetleri ve daha az katı düzenlemeler sayesinde Avrupa pazarını domine edebilir. Çevreciler ise anlaşmada ormansızlaşmaya karşı net bir koruma mekanizmasının bulunmamasından şikayetçi. Ayrıca, AB’de yasaklanmış olan antibiyotik ve pestisit kullanımının Güney Amerika’da yaygın olması, sağlık ve çevre standartları açısından endişe yaratıyor. Hayvan refahı konusundaki düşük standartlar da eleştirilerin odağında.

AB, dünyanın en büyük ticari gücü olmasına rağmen, Mercosur bölgesine daha sıkı çevre ve sağlık standartları dayatmakta yetersiz kaldı. Bu durum, çiftçilerin ve çevrecilerin Brüksel’e yönelik eleştirilerini daha da artırıyor.

Avrupa’da Bölünmüşlük: Fransa ve Almanya Karşı Karşıya

Mercosur anlaşması, Avrupa içinde de derin bir bölünmeye yol açtı. Fransa ve Almanya, bu konuda zıt kutuplarda yer alıyor. Fransa’da tüm siyasi yelpaze, güçlü tarım lobisinin yanında saf tutmuş durumda. Fransız çiftçiler, tarım sektörünün rekabet gücünün azalacağından ve kırsal ekonominin zarar göreceğinden endişeli. Buna karşılık Almanya, anlaşmayı sanayi sektörü için bir fırsat olarak görüyor. Güney Amerika pazarının açılması, Alman otomotiv sektörü ve diğer endüstriyel ürünlerin ihracatını artırabilir. Bu, özellikle ABD’de Trump’ın korumacı politikalarının yeniden gündeme gelmesi ve Çin ile ticari gerilimlerin artması karşısında Almanya için stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.

Fransa, AB içinde yalnız değil; Hollanda, Polonya, Avusturya ve İrlanda gibi ülkeler de anlaşmaya temkinli yaklaşıyor. Son dönemde İtalya’nın da bu gruba katılarak frene bastığı görülüyor. Eğer bu ülkeler bir blok oluşturursa, Almanya ve İspanya’nın liderlik ettiği ve anlaşmanın onaylanmasını savunan cepheyle karşı karşıya gelecek.

Gerçekten Büyük Bir Tehdit mi?

Anlaşmaya yönelik eleştirilere rağmen, ithalattaki artışın boyutu aslında oldukça sınırlı. Anlaşma kapsamında Avrupa’ya girecek ek tarım ürünlerinin, her Avrupalı için yılda ortalama bir biftek ve iki tavuk göğsü kadar olacağı hesaplanıyor. Ayrıca, piyasalarda ciddi bir bozulma yaşanması durumunda devreye girecek koruyucu maddeler (safeguard clauses) bulunuyor. AB, 400’den fazla ürün için coğrafi işaret koruması elde etmiş durumda, bu da Avrupa’nın yüksek kaliteli ürünlerini koruma altına alıyor.

Yine de, bu rakamlar ve koruyucu maddeler, çiftçilerin endişelerini dindirmeye yetmiyor. Fransız çiftçiler, anlaşmayı tarım sektörüne yönelik bir tehdit olarak görmeye devam ediyor ve protestolarını bu anlaşmaya odaklıyor. Çiftçiler, sadece ekonomik kayıplardan değil, aynı zamanda Avrupa tarım modelinin ve kırsal yaşam tarzının tehdit altında olduğundan korkuyor.

Türkiye ve Mercosur Anlaşması

Türkiye açısından Mercosur anlaşması, dolaylı etkiler yaratabilir. AB ile Gümrük Birliği anlaşması nedeniyle, Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle yaptığı ticaret anlaşmalarına uyum sağlaması gerekiyor. Ancak, Mercosur ülkeleriyle Türkiye’nin doğrudan bir ticaret anlaşması olmadığı için, bu durum Türk tarım sektörü için ek rekabet baskısı yaratabilir. Türk çiftçileri, AB pazarında Güney Amerika ürünleriyle rekabet etmek zorunda kalabilir, bu da özellikle et ve şeker gibi ürünlerde fiyat baskısına yol açabilir.

Tarım ve Ticaret Arasında Bir Çekişme

Bu anlaşma, AB’nin ticaret politikaları ile tarım sektörü arasındaki hassas dengeyi bir kez daha gözler önüne seriyor. Çiftçiler, ekonomik ve çevresel standartların korunmasını talep ederken, sanayi sektörü ve bazı hükümetler küresel ticarette yeni fırsatlar peşinde. Fransa’nın liderliğindeki muhalefet, anlaşmanın onay sürecini zorlaştırabilir, ancak Almanya ve İspanya gibi ülkelerin desteği, Brüksel’in bu anlaşmayı hayata geçirme kararlılığını artırıyor.

Avrupa’daki bu tartışma, sadece tarım sektörünü değil, aynı zamanda AB’nin küresel ticaretteki rolünü ve çevre politikalarını da şekillendirecek. Çiftçilerin protestoları, sadece bir ekonomik çıkar çatışması değil, aynı zamanda Avrupa’nın değerleri ve yaşam tarzı üzerine bir tartışma olarak da değerlendirilebilir. Önümüzdeki haftalarda, özellikle Montevideo zirvesinde alınacak kararlar, bu tartışmanın yönünü belirleyecek. Ancak bir şey kesin: Avrupa’nın tarım sektörü, bu anlaşmanın etkilerinden uzun süre konuşmaya devam edecek.

  • Related Posts

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir