
İçindekiler
55’te ABD’den Kovuldu Çin’i Uzaya Taşıdı

Şanghay’da, 70 bin esere ev sahipliği yapan bir müze yalnızca bir kişiye adanmış: “Halkın bilim insanı” Qian Xuesen.
Qian, Çin’in füze ve uzay programının babası.
Araştırmaları, Çin’in ilk uydusunu uzaya fırlatan roketlerin ve nükleer cephaneliğinin parçası olan füzelerin geliştirilmesine yardımcı oldu. Bundandır ki kendisi ulusal bir kahraman olarak görülüyor.
Ancak Qian’ın yaptığı kayda değer katkılar, on yılı aşkın süre boyunca eğitim aldığı ve çalıştığı bir diğer süper güç olan ABD’de neredeyse hiç hatırlanmıyor.
Bu mesele Mayıs ayında New York Times gibi medya kuruluşlarınca, Donald Trump’ın göçmenlere yönelik sınır dışı politikası bağlamında yeniden gündeme getirildi.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, aynı dönemde yaptığı açıklamada Çin Komünist Partisi ile bağlantısı olan ya da kritik alanlarda eğitim gören Çinli öğrencilerin vizelerinin “sert” bir şekilde iptal edilmeye başlanacağını duyurdu.
Qian Xuesen’in yaşam öyküsü
Qian, 1911 yılında, Çin’in son imparatorluk hanedanının yerini bir cumhuriyete bırakmak üzere olduğu dönemde doğdu. Ailesi iyi eğitimliydi. Babası Japonya’da çalıştıktan sonra Çin’in ulusal eğitim sistemini kurdu.
Qian’ın üstün zekâsı küçük yaşlardan itibaren belli olmuştu.
Sonunda Şanghay Jiaotong Üniversitesi’nden sınıf birincisi olarak mezun oldu ve ABD’deki Massachusetts Institute of Technology’de (MIT) kolaylıkla elde edilemeyecek bir burs kazandı.
1935 yılında, düzgün giyimli genç bir adam Boston’a ayak bastı.
North Georgia Üniversitesi’nde tarih profesörü olan Chris Jespersen’a göre Qian, muhtemelen bir miktar yabancı düşmanlığı ve ırkçılık yaşamış olabilir.
Ancak aynı zamanda “Çin’in köklü biçimde değişmekte olduğuna dair bir umut ve inanç” havasında bir görünümü de vardı ve Qian kesinlikle bilgisine saygı duyulan insanlar arasındaydı.
MIT’den sonra Qian, dönemin en etkili havacılık mühendislerinden biri olan Macar göçmen Theodore von Karman’ın yanında çalışmak üzere Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’ne (Caltech) geçti.
Orada, kampüste roket yapmaya çalışan ve bazı deneyleri uçucu kimyasallar nedeniyle tehlikeli biçimde sonuçlanan bir grup yenilikçinin parçası olan Frank Malina ile ofis paylaştı. Bu ekip, bu nedenlerle “İntihar Timi” olarak anılıyordu.
Ancak “Escape from Earth: A Secret History of the Space Rocket” (Dünya’dan Kaçış: Uzay Roketinin Gizli Tarihi) adlı kitabın yazarı Fraser Macdonald “kimse hayatını kaybetmedi” diyor.
Bir gün Qian, Malina ve ekip üyeleriyle karmaşık bir matematik problemi hakkında sohbete katıldı. Çok geçmeden ekibin ayrılmaz bir parçası haline geldi ve roket itiş gücü üzerine öncü araştırmalar yaptı.
O dönemde roket bilimi, Macdonald’ın ifadesiyle “çılgınların ve hayalcilerin işi” idi.
“Kimse bu işi ciddiye almıyordu, matematiksel yönü güçlü bir mühendis bile bunu geleceğin teknolojisi olarak göstermek istemezdi.”
Ancak bu durum, İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla hızla değişti.
ABD’den sınır dışı edilmesi
İntihar Timi, ABD ordusunun dikkatini çekti.
Ordu, kısa pistlerden kalkış yapabilmek için uçakların kanatlarına takılan roket destekli kalkış sistemleri üzerinde yapılacak araştırmaları finanse etti.
Bu askeri fon, 1943 yılında Theodore von Karman’ın yönetiminde Jet Propulsion Laboratory (JPL – Jet İtki Laboratuvarı) adlı kurumun kurulmasına da zemin hazırladı.
Qian, Frank Malina ile bu projenin merkezindeydi.
Savaşın sonunda, jet itki sistemleri konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından biri haline gelen Qian, Theodore von Karman’la birlikte Almanya’ya olağanüstü bir görevle gönderildi.
Geçici olarak yarbay rütbesiyle Nazi mühendisleriyle, özellikle de Almanya’nın önde gelen roket bilimcisi Wernher von Braun’la görüşmeleri gerekiyordu.
Amerika, Almanların roket teknolojisi hakkında neler bildiğini öğrenmek istiyordu.
Ancak on yılın sonunda, Qian’ın ABD’deki parlak kariyeri bir anda sona erdi ve hayatı çökmeye başladı.
1949’da Çin’de Başkan Mao, Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurulduğunu ilan etti.
Chris Jespersen, bu gelişmeyle birlikte Çinlilerin ABD’de “kötüler” olarak görülmeye başlandığını söylüyor.
“ABD’de dönem dönem Çin’e hayranlık duyarız, sonra bir şey olur ve Çin’den nefret ederiz.”
Bu arada JPL’nin yeni direktörü, laboratuvarda bir casus şebekesi olduğuna inanmaya başladı ve bazı personel hakkında FBI’la şüphelerini paylaştı.
Fraser Macdonald, bu durumu “Dikkatimi çeken şu ki, hepsi ya Çinli ya da Yahudi’ydi” diye açıklıyor.
Soğuk Savaş başlamıştı ve ABD’de McCarthy döneminin anti-komünist cadı avı ufukta belirmişti.
FBI, Qian, Frank Malina ve diğerlerini komünist olmakla ve ulusal güvenliğe tehdit oluşturmakla suçladı.
Qian’a yöneltilen suçlamalar, 1938 tarihli ABD Komünist Partisi’ne ait bir belgeye dayanıyordu.
Belge, onun Pasadena Komünist Partisi toplantısı olduğunu düşündükleri bir sosyal etkinliğe katıldığını gösteriyordu.
Qian parti üyesi olduğunu reddetti. Ancak yeni araştırmalar, onun 1938’de Frank Malina ile aynı dönemde partiye katıldığını gösteriyor.
Ancak bu, onun kesin olarak Marksist olduğu anlamına gelmiyor.
Fraser Macdonald’a göre o dönemde komünist olmak, anti-ırkçılığın bir ifadesiydi.
Grup, faşizmin tehdidini ve ABD’deki ırkçılığın dehşetini vurgulamak istiyordu. Örneğin, Pasadena’daki belediye havuzunun ırkçı şekilde ayrıştırılmasına karşı mücadele ediyor, komünist toplantılarda bunu konuşuyorlardı.
California State Polytechnic University, Pomona’dan tarih profesörü Zuoyue Wang, Qian’ın ABD’deyken Çin için casusluk yaptığına ya da istihbarat ajanı olduğuna dair herhangi bir kanıt bulunmadığını söylüyor.
Ancak buna rağmen, güvenlik erişimi elinden alındı ve ev hapsine kondu.
Theodore von Karman da dahil olmak üzere Caltech’teki meslektaşları hükümete onun masumiyetini belirten mektuplar yazdılar, fakat çabaların tamamı nafileydi.
1955 yılında Başkan Eisenhower, beş yıllık ev hapsinin ardından Qian’ın Çin’e sınır dışı edilmesine karar verdi.
Bilim insanı, eşi ve ABD doğumlu iki çocuğuyla birlikte bir gemiyle ülkeyi terk etti.
Gazetecilere, “Bir daha asla Amerika topraklarına ayak basmayacağım” dedi. Ve bu sözünü tuttu.
Gazeteci ve yazar Tianyu Fang’e göre, “Amerika’daki en saygın bilim insanlarından biriydi. Çok büyük katkılar sundu ve daha fazlasını da sunabilirdi. Dolayısıyla bu durum sadece bir aşağılanma değil, aynı zamanda bir ihanet hissiydi”.
Qian Çin’e kahraman olarak geldi, ancak hemen Çin Komünist Partisi’ne kabul edilmedi.
Geçmişi kusursuz değildi.
Eşi, Çinli bir milliyetçi liderin aristokrat kızıydı.
Ve Qian, itibarı düşene dek Amerika’da mutlu bir hayat sürmüştü, hatta vatandaşlık başvurusunun ilk adımlarını atmıştı.
1958’de nihayet partiye kabul edildiğinde, partiyi benimsedi ve rejimin doğru tarafında kalmaya çalıştı.
Siyasi tasfiyelerden ve Kültür Devrimi’nden sağ çıktı, böylece olağanüstü bir kariyer sürdürmeyi başardı.
Çin’e geldiğinde roket bilimi hakkında çok az bilgi vardı. Ancak 15 yıl içinde Çin’in ilk uydusunun uzaya fırlatılmasını yönetti.
Yıllar boyunca yeni bir bilim insanı kuşağı yetiştirdi ve çalışmaları Çin’in Ay Keşif Programı’nın temellerini attı.
İronik olarak, Qian’ın geliştirdiği füze programı, daha sonra Amerika’ya karşı kullanılan silahları da üretti.
Fraser Macdonald’ın belirttiğine göre, Qian’ın geliştirdiği “ipekböceği füzeleri” 1991 Körfez Savaşı’nda Amerikalılara karşı, 2016’da ise Yemen’deki Husiler tarafından USS Mason savaş gemisine karşı kullanıldı.
“Yani tuhaf bir döngü söz konusu. ABD bu uzmanlığı sınır dışı etti ve bu, gelip onları vurdu” diyen Macdonald, ABD’nin ülkedeki komünistleri hedef alırken “komünist rakiplerinden birinin kendi füze ve uzay programını geliştirmesini sağlayacak bilgiyi” gönderdiğini söylüyor.
Macdonald bunu olağanüstü bir jeopolitik hata olarak değerlendiriyor.
ABD Donanması eski bakanı ve sonrasında bir roket şirketi Aerojet’in başkanı olan Dan Kimball, bir dönem için bu durumu şöyle değerlendirdi:
“Bu ülkenin yaptığı en aptalca şeydi.”